Yaratılıştaki Çiftler

Sonraki Kayıt Önceki Kayıt




Kur’an’da her canlının erkek ve dişi olarak iki cinste yaratıldığı söylenir, buna karşın doğada bazı canlılar ve türler çift cinsiyetli veya cinsiyetsiz olabilmektedir. Buna dair ilk olarak Kuran’da geçen ayetlere bir göz atalım;

  • Hucurat Surasi 13. Ayet - Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdâr olandır.
  • Necm Suresi 45 ve 46. Ayet  Şüphesiz O iki eşi, erkeği ve dişiyi, (rahme) atıldığında az bir sudan (meniden) yaratmıştır.
  • Zâriyât Suresi 49. Ayet - Düşünüp ibret alasınız diye her şeyden (erkekli dişili) iki eş yarattık.
Ayetlerde de görüldüğü gibi Kur’an’ın bir çok yerinde bu konuya vurgu yapılmış ve İslamın içerisinde bunun tersine bir tez çıkmasını ve bunu kabullenilmesini de engellemiştir. Bu yanlış bilgiler İslamiyetin günümüzde evrim olgusunu red etmesindeki temel sebeblerden birisini de oluşturmaktadır.
Doğada bazı canlılar ve türler çift cinsiyetli veya cinsiyetsizdir. Bunun yanında çifti olmayan ve eşeysiz olarak da üreyen canlı türleri olduğu gibi ikiden fazla cinsiyetlerin var olduğu veya bireylerin sonradan cinsiyet değiştirdiği türler de bulunmaktadır.
O dönemki şartlara ve bilimin ancak erişebildiği seviyeye baktığımız zaman normal olarak böyle bir şey bilinemeyeceği için canlıların istisnasız olarak erkek ve dişi olmak üzere çiftler halinde oluştuğu ve tüm canlıların eşeyli olarak çoğaldığı düşünülmüş ve böyle bir hataya düşülmüştür. Tam olarak o dönemki şartları göz önünde bulundurduğumuzda bu dönemde, dünya üzerindeki tüm biyolojik türleri ve de henüz keşfedilmemiş olan kıtalar ile daha uzak coğrafyalardaki tüm canlıları tespit edip incelemek veya onları sistematik bir şekilde sınıflandırmanın imkansız olduğu görülür. Bu gün bile hala bütün canlılar ve bütün türler bulunup incelenmiş değildir. Hala her bir gün Dünyanın çeşitli bölgelerinde ve habitatlarında yaşayan, bilmediğimiz yeni türler bulunmaya devam ediliyor.
Yunan mitolojisindeki Hermes ve Afrodit’in isimlerinin birleşmesi ile adlandırılan, genital organlarda hem dişinin hem erkeğin karakteristik özelliklerini taşıma durumudur. Doğanın bir hatası, genetik mutasyon olarak değerlendirilebilir. Normal şartlarda cinsiyet 2 kromozomun eşleşmesiyle belirlenir. Bu kromozomların biri anneden diğeri babadan gelir. Üretilen her yumurta bir adet X kromozomu ihtiva eder. Erkeğin spermi ise X veya Y kromozomu taşıyabilir. Döllenme esnasında bu 2 kromozom XX olarak eşleşirse fetus dişi olarak, XY olarak eşleşirse erkek olarak gelişir. Kromozom eşleşmesi esnasında şekillenen anormallikler çift cinsiyete (hermafroditizm) sebep olur.
Döllenmeyle oluşan tüm embryolarda erken evrede cinsel salgı bezlerinin testis mi yoksa yumurtalık mı olduğu belli değildir. Eşleşen kromozomlar XX ise testosteron hormonu salgılanmaz, cinsel salgı bezleri yumurtalık formu alır ve embryo dişi olarak gelişimini sürdürür. Eşleşen kromozomlar XY ise testosteron hormonu salgılanmaya başlar, cinsel salgı bezleri testis formu alır ve embryo erkek olarak gelişimine devam eder. Yeterli testosteron salgılanmayan durumlarda testisler tam gelişmez, hata olarak yumurtalık gelişir. Çift cinsiyet vakalarında genellikle kromozom eşleşmesi XX olan; fakat hem testis hem yumurtalık bulunması formu hakimdir. Çok nadir olarak, gelişen fetusta hem XX hem XY kromozomunun beraber bulunduğu vakalar da görülebilir.
Hermafroditizm genellikle 3 formda şekillenir:
  • bir tarafta bir yumurtalık + bir testis; öbür tarafta ya tek yumurtalık ya da tek testis (toplam 3 cinsel salgı bezi)
  • bir tarafta bir testis, öbür tarafta bir yumurtalık
  • her iki tarafta da birer testis + birer yumurtalık (toplam 4 cinsel salgı bezi)
Hermafrodit vakalarda testicular dokunun miktarı hayvanın ne kadar erkek veya ne kadar dişi olduğunu belirler. Rahim gelişimi bu olguya bağlıdır. Çift cinsiyet vakalarının %25’i gerçek hermafrodizm olarak sınıflandırılır. Bu vakalarda köpek normal dişi genital organlarının yanı sıra fazla gelişmiş bir klitorise veya ufak bir penise sahip görünümündedir. Sıklıkla testisler ve yumurtalıklar yerlerine inmemiş, karın içerisinde saklıdır.
Çift cinsiyet vakalarının %75’ini ise pseudohermaphrodit vakaları oluşturur.
PSEUDOHERMAPHRODİTİZM
Kromozomlar ve cinsel salgı bezleri birbirine uyumlu olmasına rağmen dış genital organlar bu verilere uyumlu değildir (örn: kromozom eşleşmesi XX ve yumurtalıklar da mevcut ama hayvanın bir de penisi var) . Minyatür Schnauzers, Kaniş ve Pekingnese ırkı köpekler bu anomaliye yatkın ırklardır.
Pseudohermaphroditizm 3 formda görülür:
*Erkek pseudohermaphroditizm—Kromozom eşleşmesi XY, testisler mevcut fakat dişi genital organlara sahip hayvanlar. Bazı vakalarda yumurtalık kanalı ve rahim mevcuttur fakat dış genital organlar erkek organlarıdır. Normal penis ve testislere sahip bazı vakalarda dişi genital organlarının farkına dahi varılmayabilir.
*Dişi pseudohermaphroditizm—XX kromozom eşleşmesi ve yumurtalıklar olmasına rağmen yüksek testosteron salgılanmasından dolayı iç ve dış genital organlarda erkek organları görülür. Bazı vakalarda aşırı gelişmiş bir klitoris görüntüsü, bazı vakalarda ise normal görünümlü bir penis vardır. Penisin yanı sıra prostat bezleri de görülebilir. Bu tip vakalara genellikle hamilelik esnasında testosteron/progesteron içeren ilaç tedavisi uygulanan köpeklerin yavrularında rastlanır. Bu hayvanları rahim ve yumurtalık hastalıklarından korumak için kısırlaştırmak gerekir. Çift cinsiyetli hayvanlar genellikle kısırdır (çok istisnai olarak doğum yapan birkaç vaka bilinmektedir). Yine de bu hayvanları çiftleştirmek önerilmez.
*Sınıflandırılmamış vakalar—Yukarıdaki 2 sınıflandırmanın dışında kalan vakalardır.(1)
Deniz Hıyarları: Yumurtlayarak ürerler, erkek ve dişilerinin şekli birbirine çok benzer. Bâzıları hermofrodit (çift cinsiyetli)dir. Tentakülleriyle yakaladıkları plankton ve çamurlardaki organik maddelerle beslenirler. Çeşitli renkte veya cam gibi saydam olanları da vardır.(2)
Orfoz: Orfoz (Epinephelus guaza), Serranidae familyasından bir balıktürü. Orfoz hermafrodit olup, cinsel olgunluğa eriştiği zaman dişi cinsiyet organlarına sahiptir. Hayatının belirli bir dönemini dişi olarak geçirdikten sonra 18. yaşına geldiğinde dişi cinsiyet organları kaybolarak yerine erkek cinsiyet organları gelişir ve hayatının geri kalanını erkek olarak yaşar. (3)
Diğer dişileştirilmiş balıklar: ABD’de Potomac Nehri’nde yapılan araştırmalarda balıkların nehire atılan doğal hormonlar içeren atıklardan etkilendiği ortaya çıkarılmıştır. Balıkların yüzde 42’sinde yumurtalık benzeri dokular oluştuğu gibi yüzde 79’unda cinsel anormallikler görülmüştür. Balıkların antidepresan içeren atıklardan da etkilendikleri ve bu atıkların balıkların dişileşmesine yol açabileceği anlaşılmıştır.
Common Reed Frog - Kamış kurbağası (Hyperolius viridiflavus): Hyperolius viridiflavus kurbağlarının cinsel organlarını kadından erkeğe (vajinadan penise) değiştirmekte oldukları gözlemlendi. Eğer popilasyon içerisinde erkek yok ise dişilerden bazıları bazı kimyasal tepkimeler sonuçunda cinsiyet değiştirip erkek olurlar. Sürü içerisinde erkek nüfusunun yetersiz olması sebebi ile üremeye imkan olmamasından dolayıyla ne zaman kimyasal tepkimeler aktifleşsse dişilerin cinsiyet geni parçalanır ve erkek cinsel organı olarak gelişir. (4)
Afrika Kurbağaları: Bazı öldürücü tarım ilaçları erkek kurbağalar üzerinde etkili olduğu gibi onların yumurtlamasına da sebep olabiliyor. 40 Afrika kurbağası üzerinde yapılan son deneylerde atrazinli(tarım ilacı) suda yaşayan kurbağaların yüzde 90’nın testosteron seviyelerinde ve sperm sayılarında azalma oldu. Yüzde 10’u ise tamamencinsiyet değiştirdi ve yumurtlamaya başladı.
Tavukgiller: İngiliz bilim adamları, ender rastlanan, erkek ve dişi özelliklerini birlikte taşıyan (jinandromorf/karmaeşeyli) Sam adı verilen yarı tavuk, yarı horoz örneği üzerinden giderek tavukgillerde cinsiyetin memelilerden farklı şekilde belirdiği sonucuna varmışlardır. Araştırmacılar Sam isimli tavuk/horozun kromozomunda anormallik olmasını beklediler ancak yanıldılar, zira Sam’in “tavuk tarafının” büyük oranda dişi kromozomlarla normal dişi hücrelerinden, “horoz tarafının” ise erkek kromozomlarla normal erkek hücrelerinden meydana geldiği, iki tarafın da tamamen aynı hormondan etkilendiği görüldü. “Nature” dergisinde yayımlanan araştırmada bilim adamları, hormonların horoz ve tavukta cinsiyetin belirlenmesinde asıl rolü oynamadığı, bu hayvanların hücrelerinin üreme organları gelişmeden önce “cinsel kimliğe” sahip olduğu sonucuna vardı.
Bunun yanında bir travma sonucu (tilki saldırısı) dişiye dönüşen ve yumurtlamaya başlayan horoz Gianni’nin hikayesi de araştırmacılara bu konuda yol gösterdi. Uzmanlar değişime yol açan şeyin, ilkel çağlara ait, bugüne kadar gelebilmiş bir gen olabileceğini belirtiyor. Bu görüşe göre Gianni tüm dişilerin gidişine şahit olunca soyunu sürdürmenin yolunu karşı cinse geçmekte buldu.
Transeksüel kertenkele (Augrabies kertenkelesi): Araştirmacılar, Güney Afrika’da dişi kılığına giren ve dişileri imite eden ilginç bir kertenkele türü buldu. Witwatersrand Üniversitesi bünyesinde yapılan çalışmalarda “Augrabies” cinsi erkek kertenkelelerin, büyüklerin hışmından korunmak için renklerini değiştirerek dişi kılığına girdiğini ortaya koydu. Araştırmacılar, dişilerin rengine bürünen küçük erkek kertenkelelerin yaşam şansının attığını gösterdi.
Deniziğnesi balığı: Birkaç yıl önce araştırmacılar erkeklerde kuluçka kesesinin oluşmasını tetikleyebilecek bir geni keşfetti. Bu gen yardımı ile kuluçka kesesindeki yumurtalar için tuz miktarını ayarlayabiliyor. Deniziğnesi familyasının denizatı dışındaki bir diğer üyesi deniziğnesi balığı da doğum yapmadan önce yumurtaları kuluçka kesesinde bir süre taşır.
Denizatları: Dişi denizatı yumurtalarını erkek denizatlarına aktarır. Erkek denizatlarında doğuştan kuluçka kesesi bulunur. Bu kesede yumurtaları kendi spermleriyle döllerler. Ortalama 3 hafta süren hamileliğin ardından denizatı üç gün süren doğum sancısı sonucu yaklaşık 200 bebeği denize bırakır.
Homo sapiens (İnsanlar): Bunun yanında insanlarda da bir gen defektine bağlı olarak , örneğin Karayipler’de Hispaniola adasında bazı çocukların kız olarak dünyaya geldiğini, ancak 12 yaşına geldiklerinde erkeğe dönüştükleri biliniyor. Burada doğan bazı çocukların cinsel organları dahil tüm özellikleri kızları andırıyor. Aileleri tarafından da kız olarak yetiştirilen çocuklar ergenliğe girdiklerinde bir anda boy atıyor, kıllanıyor ve erkek cinsel organı oluşuyor. 12 yaşına geldiklerinde vajinaları bir anda penise dönüşen bu çocukların çoğu hayatlarına erkek olarak devam edip çocuk sahibi bile oluyor. 5-alpha-reductase deficiency sendromu olarak da bilinen bu sendromda genetik bir bozukluk enzimlerin salgılanmasını etkileyerek çocukların penisinin zamanında oluşmasına engelliyor.
Lezbiyen Aşkın Ürünleri: Cnemidophorus isimli kertenkelerde erkek yoktur ve bunlar lezbiyen bir aşkın ürünü olan canlılardır. Rock lizzards kertenkelesi de benzer şekilde lezbiyenlikten başka bir cinsiyetin olmadığı türdür. Dişi kertenkeleler pseude seks yapma suretiyle birbirlerine sürtünürler ve erkeği imite ederler. Sonucunda herhangi bir döl alışverişi olmadan dişilerde yumurta oluşumu meydana gelir.
Ramphotyphlops braminus Bu yılan türü partenogenez bir sekilde yani döllenmesiz olarak ürer ve şimdiye kadar bulunan tüm örnekleri dişidir. Yumurtlayabildikleri gibi yavrularını canlı da taşıyabilirler. Sekize kadar yumurtlayabilirler. Doğan yavruların hepsi anneleri gibi dişidir ve hepsi genetik olarak özdeştir.
Karahindiba: Karahindiba isimli çiçekli bitkinin üreme organları var olduğu halde işlevini yitirmiştir. Tüm çiçekler gibi karahindibalarında üreme organları vardır, ama bunları kullanmazlar. Zira bu çicekler eşeyli olarak üremezler; kendilerini kopyalarlar.(6)
Mycocepurus smithii: Güney Amerika’da Amazonlar’ya yaşayan bu karınca türü çiftleşmeden çoğalan ve tamamı dişi olan bir karınca türüdür. Bu türdeki kraliçe karıncalar kendilerini kopyalayarak genetik açıdan benzerlerini üretirler. Eşsiz üredikleri tespit edilen bu karınca türü, hiç çiftleşme olmaksızın bahçe mantarı gibi ürediği görülen ilk böcek türü olduğu da bilinmektedir. Proceedings of the Royal Society B. dergisinde yayımlayan araştırmada, “Mycocepurus smithii” türü karıncaların DNA’larının “parmak izini” inceleyenBiyolog Anna Himler, tüm karıncaların koloninin kraliçesinin kopyaları olduğunu ve “sekssiz bir dünyada” yaşadıklarını tespit etmiştir. Dişi karıncalar parçalanıp incelendiklerinde bunların fiziksel olarak doğuramayacak durumda oldukları ve “midye organı” olarak bilinen üreme sistemlerinin özelliğini yitirmiş bir durumda oldukları fark edilmiştir.  Araştırmacılara göre, erkeklerin döllenmemiş yumurtadan eşeysiz üremelerinin bazı böcek türleri için normal olduğunu, ancak dişilerin eşeysiz üremelerinin “karıncalarda fazlasıyla ender” olduğunun altını çizmekteler. Araştırmacı Himler’e göre, “Karınca toplumunda, değişik tiplerde üreme şekilleri görüldüğü, ama bu türün kendi görülmemiş üreme şeklini geliştirtiği” vurgulanmıştır. (7)
Komodor Ejderi: Bu türün özelliği, doğada hem erkeği hem de dişisi olmasına rağmen dişi komodo ejderlerinin içinde gerektiğinde erkek üreme hücresi oluşturacak bir kısmın bulunması..Bu kısım üremeye dair zor durumlarda devreye girer ve dişinin kendi kendine üreyebilmesini de sağlar.
Asma bitleri (Grape phylloxera veya Daktulosphaira vitifoliae): Genelde yaz mevsimi çiftleşmezler, bunun yerine yazları herhangi bir döl alışverişi olmadan doğrudan yumurtlayıp yavrular doğururlar. Kış mevsiminde ise daha dayanıklı yumurtalar oluşturabilmek için erkeklerle çiftleşmeyi tercih ederler.
Whitespotted bamboo: Beyaz benekli bambu olarak adlandırılan bir köpekbalığı türü normalde erkek ve dişi birleşimi ile üreyerek doğarlar. Ama 2002 yılında Belle Isle Aquarium parkında sadece iki dişinin bulunduğu bir akvaryumda bu köpekbalıklarından birinin yavrulaması bakıcıları olduğu gibi bilimcileri de hayretler içinde bırakmıştır.
Çekiçbaşlı köpekbalıkları: Hem eşeyli hem eşeysiz üremeye diğer bir örnek de, yedi yıl önce Macaristan’ın Nyiregyahaza bölgesindeki bir akvaryum havuzunda doğan ve Ibolya isimli bir çekiçbaşlı anne köpekbalığının hiçbir erkek köpekbalığıyla cinsel ilişkiye girmeden hamile kalarak doğum yapması olayının gözlenmiş olmasıdır. DNA çalışmaları sonucunda çekiçbaşlı köpekbalığının kendiliğinden doğurduğu saptanmıştı. Dişi köpekbalığının erkek köpekbalıklarından ayrı bir bölümde tutulduğunu söyleyen hayvanat bahçesi yetkilisi ve uzmanlar cinsel birleşim olmadan doğum yapmasının inanılmaz olduğunu kaydettiler. (9)
Boğa yılanları: Doğada hem erkeği hem de dişisi bulunduğu halde Kuzey Karolina Devlet Üniversitesinden Dr. Warren Booth yaptığı çalışmalar sonucunda eşeysiz olarak üreyen bir boğa yılanı türü keşfedilmiştir. “Süper anne” boğa yılanının oluşturduğu yavruların hiçbiri erkek bir yılana ait etkiler göstermiyor – gen düzeyinde erkek yılanın üreme sürecinde hiçbir katkısının olmadığı görülüyor. Ayrıca tüm yavrular anneye ait çekinik renk mutasyonunu da taşıyor. Bu şimdiye kadar sürüngenler dünyasında eşeysiz üremenin gözlendiği ilk bulgu olarak da biliniyor. Erkek yılan hücreleri iki Z kromozomu içerirken dişi yılan hücreleri Z ve W kromozomları içeriyor. Dr. Booth yaptığı çalışmada eşeysiz üreme sonucu oluşan tüm dişi yavruların WW kromozomlarını içerdiğini gözlemledi. Bu şimdiye kadar görülmemiş ve imkânsız kabul edilen bir durum. Böyle bir sonuç ancak laboratuvar koşullarında kompleks müdahaleler sonucunda elde edilebilir, o da sadece balık ve kurbağalarda. Daha ilginç olanı bu süper anne boğa yılanının bundan önceki dönemlerinde eşeyli üreme de gerçekleştirmiş olması. Boğa yılanlarının her iki şekilde de üreyebiliyor olmasının evrimsel açıdan bir avantaj sağlayabileceği ve bu özelliğin sürüngenlerde şimdiye kadar bilinenlerin aksine daha yaygın olabileceği düşünülüyor. (8)
Tetrahymena thermophila:
Biri erkek, biri dişi… Bilinen gelişmiş türlerin hemen hemen hepsi iki cinsiyet barındırıyor. Peki, bu sayının ötesi var mıdır? Bir canlı türü en fazla kaç cinsiyeti içinde barındırabilir? 3 mü? 5 mi?
Tetrahymena thermophila ile tanışın! Bu tek hücreli, 7 farklı cinsiyete ev sahipliği yapıyor. Uygun olarak I, II, III, IV, V, VI, ve VII olarak adlandırılan cinsiyetler, tür içi çiftleşmeleri o kadar karmaşık hale geliyor ki, T. thermophila, sırf bu amaçla ekstra bir çekirdek taşıyor.
Ana çekirdek, hücrenin temel fonksiyonlarından sorumlu iken, küçük çekirdek,hücreler arası konjügasyon iletişimini sağlıyor.
T. thermophila popülasyonları içindeki bu 7 cinsiyetin oranı da birbirinden farklı! University of Houston‘dan Rebecca Zufall‘ın gerçekleştirdiği çalışmalar da, bu cinsiyet oranlarındaki asimetriye ışık tutuyor.
Zufall, cinsiyetlerin neden farklı oranlarda bulunduğunu çözmek için, bu canlıların popülasyonlarını, matematik modellemeler kullanarak tekrar oluşturmuş. Bu modellemeler sonucunda, belirli bir genin farklı versiyonlarının (yani allellerin) farklı cinsiyetlere çoğunluk kazandırdığını gözlemlemiş.
Bilindiği üzere, biz insanların, cinsiyeti tamamen genler tarafından belirleniyor. Ancak, bizim aksimize, T. thermophila‘da cinsiyet seçimi biraz farklı şekilde gerçekleşiyor. Bu canlıdaki bazı genler, o canlının hangi cinsiyete sahip olacağının sadece bir kısmını belirliyor. Diğer kısmında ise çevre sıcaklığı gibi çevresel faktörler bulunuyor.
Bu canlılarda, cinsiyeti etkileyen önemli genetik faktörlerden biri mat adlı bir gen. Bu genin farklı versiyonları (alelleri), bazı cinsiyetlerin diğerlerine göre daha fazla görülmesine neden oluyor. Örneğin mat2 aleli ile doğan bir T. thermophila‘nın hiç bir şekilde tip I olma ihtimali bulunmazken, %15 ihtimalle tip II, %9 ihtimalle tip III olabiliyor. Kolaylık olması açısından, mat2 ve aynı genin diğer 13 aleli, Ave B adlı gruplara bölünmüş. A grubu aleller, tip I, II, III, V ve VI cinsiyetlerine; Bgrubu aleller ise II, III, IV, V, VI ve VII cinsiyetlerine dönüşümde görev alıyor.
Ancak, temel soru hala cevaplanmış değil! Bir canlı neden 7 cinsiyete sahip olmak ister? Evrimsel avantaj açısından bakıldığında, araştırmacıların gerçekleştirdiği modellemeler, 7 cinsiyetin, iki cinsiyete karşı avantajlı ortaya koyuyor. Ancak, modellemeler bazı durumlarda gerçeği yansıtmayabiliyor ve çoğu araştırmacı, “çeşitlilik güzeldir” savını tatmin edici bir cevap olarak görmüyor.
Konu üzerinde yapılan önceki bir çalışma, farklı cinsiyetlerin olmasının, bir organizmanın, karşı-cins bulma ihtimalini artıracağını, bu şekilde bir artışın da avantajlı olacağını öne sürüyor. Ancak, bu sayının neden 7 ile sınırlandığı konusunda kimsenin cevaplayamadığı bir soru. Çalışmayı gerçekleştiren Tiago Paixão, “T. thermophila popülasyonlarının tipik olarak destekleyebileceği maksimum cinsiyet sayısı 7 olabilir. Bundan yüksek sayılarda cinsiyet olması, hayatta kalma açısından yarar getirmiyor olmalı.” diyerek düşüncelerini özetliyor.(5)
İNSANLARDA EŞCİNSELLİK:
Eşcinsellik, kişinin cinsel, duygusal ilgi ve isteğinin (cinsel yöneliminin) kendisiyle aynı cinsten kişilere dönük olmasıdır. Eşcinsellik doğuştan mı, yoksa kültürel şartlarla gençlerin sonradan özenmesiyle mi oluşmaktadır, bu soruya bilimsel verilerle yanıtlamak gerekirse, Sigmund Freud tarafından tanımlanan kurama göre, eşcinselliğin, erkeklerde koruyucu bir anne ve ona uzak duran bir babadan tetiklenen bir durum olduğuna dair fikrin günümüzde tamamen yanlış olduğu ortaya çıkmıştır. Amerikan Psikiyatri Birliği (APA), 1973 yılında, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) da 1 Ocak 1993 tarihinde, objektif ve iyi planlanmış bilimsel çalışmalar ve klinik literatür doğrultusunda, eşcinselliği “Uluslararası Hastalıklar Sınıflandırması”ndan ve “Akıl Hastalıkları Teşhis ve İstatistikleri Klavuzu”ndan çıkarmışlardır. ICD-10 maddesi “cinsel yönelim, tek başına, bir rahatsızlık/hastalık olarak kabul edilemez” şeklindedir. (10)
Günümüzdeki araştırmalar sonucu eşcinselliğin, erkek çocukların doğum sırası ile ilgili oldugu artık neredeyse kesin gibidir. Her erkek çocuğun doğumu, kendisinden sonra doğacak erkek çocuğun eşcinsel olma ihtimalini yaklaşık olarak % 3 – 4 oranında artırmaktadır. Daha önce erkek çocuğa hamile kalmış, bir annenin, doğuracağı yeni bir erkek çocuğun eşcinsel olma ihtimalinin kuramsal olarak ilk erkek çocuğa göre daha fazla olduğunu bilinmektedir. Erkek embriyo Y kromozonundaki üç adet Gen Anti-müller hormonu şifreler. Anne de buna karşı Histocombatibliyt antikoru oluşturur. Annenin her erkek çocuğa hamileliğinde vücudundaki Histocombatibilyt Antikorunun konsantrasyonu artar. Annenin oluşturduğu Antikor erkek çocuk embrosunun beyninin erkekleşmesini engeller. Genital olarak erkektir ama beyinsel olarak erkekleşemez. Bu durum da onların diğer erkeklerden hoşlanmasını, kadınlara karsı ilgisiz kalmasını sağlar. Bunun yanında eşcinsellik, dünyadaki her toplumda, her sosyal grupta, her din, her kültürde aşağı yukarı aynı orandadır. Kimi toplumlarda çok, kimilerinde az görünür olması, aslında sadece toplumun eşcinselliğe toleransı ile ilgili bir durumdur. (11)
Sonuç olarak, inanış şekillerindeki Tanrının bir insanı genetik olarak günah işlemeye -homoseksüel ilişkiye- meyilli yarattığına inanmak, bir anlamda Tanrının hile yaptığını onaylamak olacağı gibi etiksel açıdan da böyle bir düşünüş tarzı bir üç kağıtçılıktır ve insana saygısızlıktır.
DOĞADA EŞCİNSELLİK:
Hayvanlarda eşcinsel davranışlar, insan türü dışındaki hayvanlarda gözlemlenen ve belgelenmiş eşcinsel, biseksüel ve transeksüel davranışlardır. Bu davranışlar cinsellik, kur yapma, etkilenme, duygusal bağ kurma, eş olma ve ebeveynliği içerir. Araştırmacı Bruce Bagemihl, “hayvanlardaki cinsel çeşitliliğin – buna eşcinsellik, biseksüellik ve çoğalmaya dayanmayan cinsellik de dahil olmak üzere – bilim çevrelerinin daha önceleri kabul etmek istediğinden çok daha fazla olduğunu iddia eder. Belirlenen eşcinsel davranış gösteren türler arasında, koyundan, kediye ve ata, kediden, köpeğe ve muhabbet kuşuna kadar bilinen tüm evcilleştirilmiş hayvanları da kapsamaktadır.
Lezbiyen solucanlar: Doğada eşcinselliğin biyolojik temelli olduğu, ABD’lı araştırmacıların solucanlar üzerinde yaptığı deneylerle de anlaşıldı. Dişi solucanların beyinlerindeki genlerle oynayan ABD’li bilimadamları solucanların cinsel alışkanlıklarını değiştirmeyi başardılar. Genleri bozulan dişi solucanlar kendi cinslerine yöneldiler. Bilimadamları solucanların beynindeki dengeyi tersine dödürerek algı yanılgısı yarattılar. Bu işlemi yaparken solucanların sadece beyinlerindeki genlerle oynadılar. Yani diğer bir deyişle bu solucanlar dışardan bakıldığında dişi görünürken, erkek gibi davranıp düşünmeye başladılar. Deneyi gerçekleştiren Utah Üniversitesi Beyin Araştırmaları Bölümün Başkanı Erik Jorgensen yaptığı açıklamada eşcinsellik gibi cinsel davranış ve yönelimlerin insanın geninde şifrelendiğini belirtti. (15)
İspinozlar: Eşcinsel İspinozlar da ömür boyu seviyor. Bütün ömrünü tek bir eş ile geçiren zebra ispinozunu inceleyen araştırmacılar, eşcinsel çiftlerin en az heteroseksüel çiftler kadar birbirine bağlı ve sadık kuşlar olduğunu tespit etmişlerdir. Araştırmanın sonuçları, Behavioural Ecology and Sociobiology (Davranış Ekolojisi ve Sosyobiyoloji) adlı dergide yayımlandı. California Berkeley Üniversitesi ekibi, aynı cinsiyetten zebra ispinozlarının da çift oluşturduğunu ve bu kuşların birbirine gösterdiği özen ve dikkatin en az dişi-erkek çiftler kadar güçlü olduğunu söylüyor. Aynı yuvayı paylaşan zebra ispinozları bir çift olarak bağlılıklarını birbirine şarkı söylemenin yanısıra, gagalarıyla karşılıklı tüy temizleyerek de kanıtlıyor. (12)
Koçlar: Koçların yaklaşık %8′i koyunlarla çiftleşmeleri için bir şans verildiğinde bile koçlarla çiftleşmeye devam etmektedirler. Bir deney gurubunun iç, görme lobu önüdeki hipotalamus bölgesi koçlarda, aynı yaş gurubundaki koyunlara oranla çok daha büyük çıkmaktadır. (13)
Siyah Kuğular: Kabaca bir hesapla siyah kuğu çiftlerinin dörtte biri eşcinsel çiftlerdir ve, ya yuva çalarlar ya da daha sonra yumurtayı çalış dişiyi yuvadan uzaklaştırmak üzere geçici bir üçlü aile kurarlar. Büyük olasılıkla, ebeveynleri daha geniş bir yaşam alanını savunabildikleri için, eşcinsel çiftlerin yavrularının daha fazlası, farklı cinsten ebeveynleri olanlara oranla yetişkinliğe ulaşmaktadır. Aynı mantık erkek flamingo çiftlerinin yavrularında da yürümektedir.(13)
Martılar: Araştırmalar dişi batı martılarının %10 ila 15inin doğada eşcinsel davranış sergilediklerini göstermektedir. (13)
Yaban ördekleri: Erkek-dişi yaban ördeği çiftleri sâdece dişi yumurtlayana kadar oluşur, daha sonra erkek, dişiyi terkeder. Yaban ördeklerindeki erkek eşcinselliği, kuşların geneline oranla daha fazladır. Bu oran bâzı durumlarda tüm nüfusun %19′u kadardır.(13)
Penguenler: New York Timesın 2005 Şubat başında yaptığı bir habere göre New York Central Park hayvanat bahçesinde bir erkek Miğfer pengueni çifti kuluçkaya yatıp, yumurtadan çıkarttıkları bir dişi pengueni evlat edinmişlerdir. Roy ve Silo ile yavruları Tango’nun gerçek yaşam hikâyeleri üzerine And Tango Makes Three isimli bir çocuk kitabı yazılmıştır. Tango adlı dişi penguen, daha sonra başka bir dişi penguenle birlikte olmuştur. New York’ta bulunan diğer penguenlerin de hemcinsleriyle eş oldukları kayıtlara geçmiştir.(13)
Dişi grizzly ayıları: Dişi grizzly ayılarının bazen birlikte seyahat ettikleri, birbirlerini savundukları, yavrularını beraber büyüttükleri ve sanki daha uzun süre beraber kalabilmek için kış uykusunu erteledikleri beraberlikler kuruyorlar. (14)
Erkek devekuşlarının % 2′si dişileri görmezden gelerek sadece erkeklere kur yapıyor. Erkek deve kuşları yine erkek flamingolar gibi gerçekten seks yaparken görülmeseler de yuva yapıp bazen de yetimleri büyütme görevini üstleniyorlar. (14)
Şişe burunlu yunuslar erkekli dişili çiftler oluşturmasalar da çoğu, diğer erkeklerle ömür boyu süren çiftler oluşturuyorlar. Bazıları sadece erkeklerle ilgileniyor; fakat diğerleri biseksüel ve burun ile genital uyarıma hepsi hevesle katılıyor.(14)
İlgili ayetlerden doğadaki tüm canlıların sadece dişi ve erkek olmak üzere çiftler halinde yaratıldıklarına dair hiçbir işaret yoktur. Canlılar çok çeşitli ve farklı üreme, çiftleşme ve cinsel davranışlar gösterir ve doğada çift değil çok cinsiyetlilik mevcuttur. Kuran, bu gerçeği görmezden gelmiştir ve bu biyoloji bilgilerine dönemi gereği sahip olmadığı gibi bunda mucize aramak yersiz ve gereksizdir.
Dipnotlar:
1- http://www.animallia.com/index.php?id=77
2-http://kitap.hakikatkitabevi.com/cgi-bin/cgi.exe/rehber/query=/doc/%7B@21410%7D”]http://kitap.hakikatkitabevi.com/cgi…c/%7B@21410%7D
3- http://tr.wikipedia.org/wiki/Orfoz
4- http://en.wikipedia.org/wiki/Common_Reed_Frog
5-http://kozmopolitaydinlar.wordpress.com/2011/04/16/cinsiyetin-evrimi-7-cinsiyetli-organizma
(orijinal makale) http://blogs.discovermagazine.com/discoblog/2011/03/04/the-genetic-gamesmanship-of-a-seven-sexed-creature/
6- http://www.agnostik.org/11123-aptal-tasarim.html
7-http://www.haberaktuel.com/erkegi-olmayan-bir-tur-kesfedildi-haberi-190139.html
8-http://www.bilimvegelecek.com.tr/?goster=1282
(orijinal makale) http://www.sciencedaily.com/releases/2010/11/101103111210.htm
9-http://www.dailygalaxy.com/my_weblog/2008/01/shark-baffles-s.html
10-http://tr.wikipedia.org/wiki/E%C5%9Fcinsellik
11-http://kozmopolitaydinlar.wordpress.com/2011/08/20/escinsellik-dogustan-mi/
12-http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2011/08/110815_same_sex_birds.shtml
13-http://tr.wikipedia.org/wiki/Hayvanlarda_e%C5%9Fcinsel_davran%C4%B1%C5%9Flar
14- Bruce Bagemihl – “Biological Exuberance: Animal Homosexuality and Natural Diversity” . (Biyolojik Coşku: Hayvanlarda Homoseksüellik ve Doğal Çeşitlilik)
15-http://news.softpedia.com/news/Scientists-Achieve-Homosexuality-69263.shtml





Yaratılıştaki Çiftler











0 yorum

Leave a Reply

Copyright 2013 Risale-i Ateizm All rights reserved Designed by Risale-i Ateizm