Muhammed bir Devrimci miydi?

Sonraki Kayıt Önceki Kayıt



Muhammed’in önderliği ve kendisinden sonraki halifelerin kurulan yeni din ve devleti yükseltme, genişletme mücadelesi neticesinde 1400 yıldır dünya tarihinde yer almış bir gerçeği ele alıyoruz.
Örneğin bir Bolşevik devrimi dünyayı 80 yıl etkisi altında tuttu.
Bazıları Bolşevik Devriminin önemi ile kıyasladığında İslam’ı kesinlikle bir devrim olarak görmez.
İslamcılar’ın gözünde ise Bolşevik Devrimi, İslam kadar önemsenemez, İslam’la kıyaslanamaz.
İslam dininin diğer dinlerden farkı, insanlara sadece Tanrı öğretisi ve öğütlerinde bulunmak değil, insanları Allah’ın ve Kur’an’ın hükümleri doğrultusunda yönetmektir de. Ve Kur’an hükümleri dışında bir yönetimi kabul etmez, bu tür yönetimler altında olmayı esaret olarak görür. İslam dışı yönetimlerdeki kanunları da Tağut’un kanunları olarak düşünür.
Dolayısıyla Muhammed’in idealinin sadece din değil, ideolojik bir boyutu da vardır.
Bu ideoloji bir yönetim şekli olarak birkaç ülkede uygulandığı gibi, bir çok ülkede de partiler ve örgütler vasıtasıyla iktidar olma mücadelesi verilmektedir.
Yani, Muhammed’in ideali artık çağdaş rejimlere bir alternatif olarak görülmektedir.
Bu yönüyle de ele aldığımızda Muhammed, yaşadığı dönemin bir devrim önderi sayılamaz mı?
Doğu Perinçek’in de Muhammed’i büyük bir devrimci olarak gördüğünü açıklaması gündemi sarsmıştı. Ama Doğu Perinçek bunu ilk söyleyen değildir. 80 öncesi sol gruplar arasında Muhammed’in yaptıklarının bir devrim olup olmadığı tartışılırdı. Devrim olduğu görüşünde olanlar az sayılmazdı. Eğer devrimi sadece sosyalizm amaçlı görenler olmasa büyük çoğunluk Muhammed’i devrimci olarak tanımlardı.
Muhammed’in yaptıkları hem dini, hem idari, hem de kültürel anlamda bir devrim sayılabilir. Ama sadece dönemin Arapları için ve o bölge için.
Bugünün bakışıyla kabulü zor olsa da, dönemi itibarıyla düşünüldüğünde devrim olduğu görüşü ağır basacaktır.
Dini devrimdir, çünkü halkın büyük çoğunluğunun inandığı putperest dini yıkmış, yerine tek tanrılı bir din getirmiştir. Üstelik de başka bir dini transfer etmiş değil, yeni bir din kurmuştur. Evet çoğu taklittir. Putperest adet ve ibadetlerinin çoğunu ya aynen ya da kısmen değiştirip yeniden düzenleyerek yeni dine katmış, bir kısmını da Hristiyanlık ve Musevilikten almıştır. Ama Araplar açısından yeni bir din sayılır.Bu sayede Araplar çok tanrıcı dinden kurtulmuş, monoteist bir dine sahip olmuştur.
İdari devrimdir. Çünkü bir şehir devletinden tüm Arapları içine alan milli bir devlete geçilmiştir. Kısa zaman sonra da ümmet devletine geçilecektir. Ayrıca ilkel bir cumhuriyet meclisi ile yönetilen Kureyş rejiminin yerine İmam teokrasisini getirmiştir. Sağlığında imamlığı kendisi yapmış, ölümünden sonra halifeler sürdürmüştür.
Kültürel bir devrimdir çünkü daha önce kitap yüzü görmeyen bir toplumu kitap okuyan bir toplum haline getirmiştir. Bu okuma, zamanla ilmî araştırmalara ve bu alanda eserler yaratmaya yönelmiş ve bu toplumdan bilim dallarında başarılı çalışmalar ortaya çıkmıştır. 8. yüzyıldan 13. yüzyıla kadar olan bu dönem İslam’ın altın çağı – İslam’ın Rönesans çağı olarak anılmıştır.
Muhammed’in amacı Devrimdi!
Üstelik te bu devrim amacı Kur’an’da ayet olarak vardır.
Muhammed’in çağrılarına, tebliğlerine aldırmayan Kureyş yönetimi, istekleri kabul etmek bir yana baskı ve zulme başlamıştı. Haşimilerin etkisi ve amcası Ebu Talip’in koruması olmasa baskıların şiddeti çok daha aşırı olabilirdi.
Muhammed barış yoluyla iktidarın yıkılamayacağını anlamıştı. Artık tek yol devrimdi.
Ve kararını açıkladı. Tabi vahiy yöntemiyle:
Türkçe devrim sözünün Fransızca-İngilizce karşılığı revolution, arapçası, inkılab.
Bir de “qalebe” sözcüğü var ki Arapça’da “egemen olan yönetimin köklü ve şiddetli bir değişimle yıkılması” yani inkılap-devrim anlamına geliyor.
Şuara/ 227. İllellezıne amenu ve amilus salihati ve zekerullahe kesırav ventesaru mim ba’di ma zulimu ve seya’lemüllezıne zalemu eyye münkalebiy yenkalibun
İman edip güzel işler yapanlar, Allah’ı çok ananlar ve zulme uğratıldıktan sonra başarıya ulaşanlar müstesna. Zalimler, nasıl bir devrime uğrayıp baş aşağı devrileceklerini yakında bilecekler.
Mealcilerin büyük çoğunluğunun da ayeti devrim-inkılap olarak çevirdiğini aşağıda görebilirsiniz:
Diyanet İşleri: (…)   Haksızlık eden kimseler nasıl bir yıkılışla yıkılacaklarını anlayacaklardır.
Edip Yüksel:   (…)Zalimler, nasıl bir devrim ile devrileceklerini bileceklerdir.
Elmalılı Hamdi Yazır:  (…) haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir.
Süleyman Ateş: (…)  Zulmedenler, yakında nasıl bir devrime uğrayıp devrileceklerini bileceklerdir!
Yaşar Nuri Öztürk: (…)  Zulmedenler, hangi devrime uğrayıp baş aşağı döneceklerini yakında bilecekler.
Muhammed’in Devrim Stratejisi

Devrim ayeti Mekkidir. Hicretten önce okunmuştur.
Daha ortada bir savaş yoktur. Ama Muhammed stratejisini planlamıştır.
Önce bir kurtarılmış bölge kazanacak. Burayı üs edinecek. Çete saldırılarıyla ve ayetleriyle silahlı propaganda yapacak. Daha sonra düzenli orduya geçecek ve savaşarak devrimi gerçekleştirecektir.
Nitekim kendisine daha çok inananın olduğu Medine’ye göç eder. Medine’de egemenliği ele geçirir. Azınlıkları ezer. Çevre kabilelere, Yahudilere baskınlarla güçlenir ve ordusunu oluşturur. savaşır ve sonunda Mekke’yi ele geçirir. Yönetimi devirir ve İslam devletini kurar. Tüm putları yıkar ve Kureyş toplumunu çok tanrılı dinden tek tanrılı dine geçirir.
Artık kabile yönetimi-şehir devleti yerine gerçek anlamda bir devlet vardır ve ilkel cumhuriyetin yerini teokrasi, Feodal kabileciliğin yerini ümmetçi İslam enternasyonalizmi almıştır.
Fetihlerle kısa zamanda devletin sınırları büyütülür. Bir müddet sonra 3 kıtaya yayılacak kadar genişler. Hele Mutezile döneminde akılcı-ilerici bir yönetim anlayışına kavuşur. Artık ümmi olan toplumdan felsefe, matematik, tıp alanlarında alimler yetişmektedir.
Muaviye döneminde yaşanan karşı-devrim girişimi de atlatılmış ve Türklerin de müslüman yapılmasıyla imparatorluğa dönüşecek bir aşamaya gelinmiştir.
Bu bir devrimdir. Kureyş’in bedevileri, kabileci Haşimileri-Abbasileri artık dünya devletidir.
Muhammed’in karıları, Kur’an’daki çelişkiler, hadislerdeki saçmalıklar ise bu devrimin yanında sadece yeşilliktir. Devrimi ne Atatürk’ün rakısı, ne Stalin’in votkası, ne Fidel’in purosu ne de Muhammed’in Ayşe’si-Zeynep’i devrim olmaktan çıkarabilir.
Devrimleri devrim yapan; devrim amacı/stratejisi – mücadele/savaş – yıkım/değişim – ve gelişim’dir. Bunların tümü de mevcuttur.
Ancak “Bu bir devrim olsa bile Araplara yaramıştır. İnsanlığa bir katkısı olmamıştır.” görüşüne katılırım. Hatta insanlığa yararından çok zararı olduğu tartışılması gereken bir konudur. İlerici-yenilikçi, çağına uygun ya da çağını aşan bir yanı olduğu söylenemez. Bu açıdan bir dinin ve bir devletin kuruluşu devrim sayılmayabilir. Fakat belki de insanlığı tehdit eden, batıyı korkutan yapısı nedeniyle batıdaki değişimde, reform ve rönesansların yaşanmasında, kalkınmada etkisi olmuş olabilir. Endüstri devrimi, bilim ve teknolojideki hızlı gelişime İslam tehlikesi etken olmuş olabilir. En azından bu açıdan yararı olmuş olabilir.









0 yorum

Leave a Reply

Copyright 2013 Risale-i Ateizm All rights reserved Designed by Risale-i Ateizm