Altı Günde Yaratılış

Sonraki Kayıt Önceki Kayıt






1. Mucize İddiası
Mucize arayacıları Kuran’daki “altı günde yaratılış” ifadesinin bir mucize olduğunu öne sürerler:

  • Harun Yahya (Adnan Oktar)’a ait sitelerden:
    Gerçekten sizin Rabbiniz altı günde gökleri ve yeri yaratan sonra arşa istiva eden Allah’tır (Araf Suresi, 54)Kuran ile modern bilim arasındaki uyumun bir örneği evrenin yaşı konusudur. Kozmologlar evrenin yaşını 16-17 milyar yıl olarak hesaplamışlardır. Kuran’da tüm evrenin 6 günde yaratıldığı açıklanmaktadır. İlk bakışta farklı gibi görünen bu zaman dilimleri arasında aslında çok şaşırtıcı bir uyum vardır. Gerçekte evrenin yaşı ile ilgili olarak elimizdeki bu iki rakamın her ikisi de doğrudur. Yani evren Kuran’da bildirildiği gibi 6 günde oluşmuştur ve bu süre bizim zaman algımıza göre 16-17 milyar yıla karşılık gelmektedir. 1915 Yılında Einstein zamanın göreceli olduğunu; mekâna, seyahat eden kişinin süratine ve o andaki yerçekimi kuvvetine bağlı olarak zamanın akış katsayısının değiştiğini öne sürmüştür. Kuran’da 7 farklı ayette bildirilen evrenin yaratılış süresinin zamanın akış katsayısındaki bu farklılıklar göz önünde bulundurulduğunda bilim adamlarının tahminleri ile büyük bir paralellik içinde olduğu görülür. Kuran’da bildirilen 6 günlük süreyi 6 devre olarak da düşünebiliriz. Çünkü zamanın göreceliği dikkate alındığında “gün” sadece bugünkü koşullarıyla Dünya üzerinde algılanan 24 saatlik bir zaman dilimini ifade etmektedir. Ancak evrenin bir başka yerinde, bir başka zamanda ve koşulda “gün” çok daha uzun süreli bir zaman dilimidir. Nitekim bu ayetlerde (Secde Suresi, 4; Yunus Suresi, 3; Hud Suresi, 7; Furkan Suresi, 59; Hadid Suresi, 4; Kaf Suresi, 38; Araf Suresi, 54) geçen 6 gün (sitteti eyyamin) ifadesindeki “eyyamin” kelimesi “günler” anlamının yanı sıra “çağ, devir, an, müddet” anlamlarını da içermektedir.Evrenin ilk dönemlerinde zaman, bugün alışık olduğumuz akış hızından çok çok daha hızlı akmıştır. Bunun nedeni şudur: Big-Bang anında evren çok küçük bir noktaya sıkıştırılmıştı. Bu büyük patlama anından bu yana evrenin genişlemesi ve evrenin hacminin gerilmesi evrenin sınırlarını milyarlarca ışık yılı uzağa taşıdı. Nitekim Big-Bang’den bu yana uzayın geriliyor olmasının evren saatinin üzerinde çok önemli sonuçları oldu.

2. İddianın Geçersizliği

Onların izahatına göre büyük patlamadan bu yana geçen süre 16-17 milyar senedir ve evren azalan biz hızla genişlemektedir. Dolayısıyla dünyanın yaratılmasının ilk gününde 8 milyar sene geçmiştir. Altıncı gün geçen toplam süre 15,75 milyar senedir. O halde bu bir Kuran mucizesidir ve önceden bildirilmiştir.
Bu argümana göz attığımız vakit “Bir insan kendi inancını karalamak ve küçük düşürebilmek için bu kadar çok uğraşabilir mi?” diye düşünmeden edemiyoruz. İddiaların bilimsel ve matematiksel çarpıtmalardan oluşmasını bir kenara bıraksak bile bilimin bu gün geldiği nokta bile “altı günde yaratılış” iddiasını yalanlamaktadır.
Her şeyden önce bugün büyük patlamadan bu yana geçen sürenin 13,7 milyar sene olduğunu biliyoruz. Burada hata payı 200 milyon yıldır. Bilim için 200 milyon yıl olan bir hata payının bir tanrı için 2 milyar sene olması düşünülemez. Bu iddianın baştan çöküşü demektir.
Mucizecilerimiz savlarını kanıtlamak için nereden çıktığı belli olmayan bir “8 milyar sene” ortaya atmışlardır. Birinci gün 8 milyar seneye eşitmiş. Bu eşitligin nedeninin ne olduğunu bilebilmek mümkün değil. Ama biraz düşünülürse bilimsel sonuç olan 15,75 seneye ulaşabilmek için 8 milyar rakamından başka bir değer kullanmanın mümkün olmadığı görülecektir. Yani önce minare çalınmış sonra da kılıf uydurulmuştur.
Şayet niyet bir şeyi illa da ispatlamaya çalışmaksa artık yapılamayacak çarpıtma ve hile yok demektir. Mucizecilerimiz her geçen sene evrenin genişleme hızının yarıya düştüğünü bulmuşlardır. Bu hesaplamayı neye göre yaptıkları belli değildir ve üstelik evren hakkındaki bilgilerimizle uyuşmamaktadır. Hiçbir bilimsel tespit evrenin ilk 8 milyar sene sabit bir hızla genişlediğini söylemez. Aksine kurama göre evren ilk anlarında ışık hızını çok çok aşan bir hızla genişlemiş olmalıdır. Bunun aksi bir hız tanımlamasının sadece iddiayı kanıtlamak için uydurulduğu aşikârdır.
Biz bu çarpıtmalara göz yumalım ve sanki hiçbir şey olmamış gibi bunların doğru olduğunu varsayalım. Buna rağmen vardıkları sonuç kendileri için bir hüsrandır ve yalanlarını ortaya çıkarmaktadır.
Eğer ilk gün 8 milyar sene geçmişse ve evrenin yaşı da 13,7 milyar sene ise bu “Biz şu anda üçüncü günün içinde bulunmaktayız” demektir. O zaman ortaya iki sonuç çıkar: Birincisi Kuran’a göre evrenin iki günde, dünyanın da 4 günde yaratılmış olduğudur. Bu evren/dünya yaratımındaki zamansal çarpıklığı şimdilik bir kenara bıraksak bile şu anda henüz dünyanın yaratımının ilk aşamasındayız demektir. Çünkü mucizecilerin anlatımı uyarınca üçüncü günün sonunda 14 milyar sene geçmiş olacaktır ve biz hala oraya varamamış durumdayız.
İkinci sonuç burada bir anlatım hatası olduğudur. Ayet indiği anda “yaratma” eylemi tamamlanmamış olduğu için orada “altı günde yarattık” değil “yaratacağız” denmeliydi. Öyle ya, bitmemiş bir eylem için böyle bir kesinlik kullanmak doğru mudur? Daha yaratma eyleminin tamamlanmasına mucizecilerimizin anlatımına göre 3 gün ya da 1,25 milyar sene vardır.
Ayrıca nakledilen hadislere göre insanlık son günde yaratılmıştır. Altı gün masalınının açıklanışını böyle ele alırsak henüz insanlık yaratılmamıştır.
Gördüğümüz gibi asıl mucize -muhtemelen- iddiacılardır. Eski toplumun inanış ve geleneklerinin anlatmlarından başka bir şey olmayan Kuran’ı bilimsel yapmak için düştükleri durum gerçek bir mucize olarak görülebilir. Çünkü aklı başında hiçbir insan kendini bu kadar komik bir duruma düşürmeyi beceremez.
Kuran, Tevrat’tan devralmış olduğu(1) evrenin altı günde yaratılışı hikayesine Araf/54‘ün yanı sıra diğer birçok ayetinde de yer verir.
bkz. Yunus 3Furkan 59Kaf/38Hadid/4Hud/7Secde/4.

Fussilet 9-12
 ayetlerinde ise bu altı günlük süreç farklı aşamalara tasnif edilir.
  • De ki: “Siz mi yeri iki günde (iki evrede) yaratanı inkar ediyor ve O’na ortaklar koşuyorsunuz? O, âlemlerin Rabbidir.” O, dört gün içinde (dört evrede), yeryüzünde yükselen sabit dağlar yarattı, orada bolluk ve bereket meydana getirdi ve orada rızık arayanların ihtiyaçlarına uygun olarak rızıklar takdir etti. Sonra duman halinde bulunan göğe yöneldi; ona ve yeryüzüne, “İsteyerek veya istemeyerek gelin” dedi. İkisi de, “İsteyerek geldik” dediler. Böylece onları, iki günde (iki evrede) yedi gök olarak yarattı ve her göğe kendi işini bildirdi. En yakın göğü kandillerle süsledik ve onu koruduk. İşte bu, mutlak güç sahibi ve hakkıyla bilen Allahın takdiridir.
Bu ayette zikredilen günleri toplayınca yaratılış sürecinin sekiz gün sürdüğü çıkmakta, bu da diğer ayetlerle çelişmektedir. Ancak İslam alimleri bu meseleyi de şöyle çözme yoluna giderler: ”Zikredilen dört günün içerisinde ilk iki gün de vardır. Yani iki günde yer, iki günde yeryüzündeki dağlar, bolluk ve bereket (yani yer ile gök arasındakiler), son iki günde de gökler yaratılmıştır.”(2) Biz burada ”8 gün mü, 6 gün mü?” tartışmasına girmeden ayetler arasında çelişki olmadığını varsayarak İslam alimlerinin bu yorumunu esas alalım.
Yer (yani gezegenimiz olan Dünya) üstünde barındırdığı dağ-taş ile birlikte toplam 4 günde (veya evrede) yaratılmış; gökler (yani uzay) ise 2 günde (veya evrede)… Sadece bu anlatım bile Kuran’dan günümüzün varmış olduğu bilim ve bilgi düzeyine dair herhangi bir mucizevi işaret çıkarma girişiminin başlı başına zorlama olduğunu göstermektedir. Bugün biliyoruz ki üstünde yaşadığımız gezegen uçsuz bucaksız uzayda herhangi bir gökcismidir. Kuran’daki evren algısına göre ise evren Dünya’dan ve işte bu Dünya üzerine kurulmuş, ”kandillerle süslenmiş” göklerden ibarettir. Dünya ve Dünya’nın üstündekilerinin yaratılmasına toplam 4 gün, göklerin (yani sayılarla ifade edemeyeceğimiz kadar galaksi, yıldız, gezegen barındıran uzayın) yaratılmasına ise sadece iki gün ayrılmış olması yalnızca bu ilkel evren anlayışı bağlamında anlaşılabilir (ayrıca bkz. ”Evrenin Genişlemesi” – ”3. Kuran’daki Evren Algısı”).

4. Sonuç

Evrenin altı günde yaratılışı hikayesi Kuran’a daha eski mitolojilerden girmiş bir efsanedir. Bu efsaneyle bilimsel bulgular arasında bir ilişki kurmak yukarda gösterildiği gibi en zorlama yorum ve en açık çarpıtmalarla bile mümkün değildir. Aksine -Kuran’daki altı günde yaratılış hikayesi ciddiye alındığında- bu anlatımların ancak o dönemdeki ilkel ve yanlış evren anlayışı bağlamında anlaşılabilir olduğu görülmektedir.
Dipnotlar
(2) Fahruddin Er-Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb, Akçağ Yayınları: 19/355-356, Fussilet 9-12
  • Günlerin Toplamı
    Birinci Soru: Allah Teâlâ yeri iki günde yarattığını belirtmiş ve bahsettiği bu üç şeyi de diğer dört günde ıslah ettiğini belirtmiş, daha sonra da gökleri iki günde yarattığını ifade buyurmuştur. Böylece bu günlerin toplamı sekize baliğ olmuştur. Ancak ne var ki O, diğer ayetlerinde gökleri ve yeri altı günde yarattığını ifade etmiştir. Böylece bir tenakuz (çelişki) ortaya çıkar. (Ne dersiniz?)Bil ki alimler buna şu şekilde cevap vermişlerdir: “Yeryüzünde, yeryüzündekilerin azıklarını, ilk iki gün ile birlikte dört günde takdir etmiştir” şeklinde olup bu tıpkı, bir kimsenin “Basra’dan Bağdat’a on günde, Kûfe’ye de onbeş günde gittim” demesi gibidir. Bu son cümlesi ile Basra-Bağdat ve Bağdat-Kûfe mesafelerini kastederek böyle söylemiştir.
Fakat besbelli ki alimlerin yapmış olduğu bu açıklama metnin Arapça orijinalinden net olarak çıkan bir sonuç değildir. Nitekim müfessirimiz, ikinci bir soruya da cevap vermeyi gerekli bulmuş:
  • Bu Müphemliğin (Belirsizliğin, Bulanıklığın) Hikmeti
    İkinci Soru: Cenâb-ı Hak yeri iki günde yarattığını belirtmiştir. Binâenaleyh şayet O, geriye kalan bu üç şeyi de diğer iki günde yaratmış olduğunu belirtmiş olsaydı durum karışık ve yanılgıdan da iyice uzak olmuş olurdu. Öyleyse niçin Cenâb-ı Hak böylesi bir sarih (açık) ifadeyi terketmiş de bu mücmel (kapalı, izaha muhtaç) sözü getirmiştir?Cevap: Cenâb-ı Hakk’ın “arayanlar için dört günde müsavi…” İfadesinde O’nun “Ben bu üç şeyi iki günde yarattım…” demesinden daha kuvvetli bir manâ vardır. Zira O “Ben bu üç şeyi iki günde yarattım” demiş olsaydı bu söz o iki günün bütünüyle o işlerle dopdolu olarak geçirilmiş olduğunu ifade etmezdi. Çünkü Arapça’da o iş o iki günü kaplamadığı halde “Ben bu işi iki günde yaptım..” denebilir. Ama Cenâb-ı Hak yerin yaratılmasından bahsedip bu şeyleri yaratıp bundan sonra “arayanlar için tam dört günde…” buyurunca bu dört günün herhangi bir fazlalık ya da noksanlık olmaksızın o işlerle dopdolu geçmiş olduğuna delâlet etmiştir.









0 yorum

Leave a Reply

Copyright 2013 Risale-i Ateizm All rights reserved Designed by Risale-i Ateizm